24 Temmuz 2010 Cumartesi

*UP 유 ♥ 웃



Bayılırım Pixar ve türevi animasyonlara.. UP'a sardım buaralar yine. Başlangıçtaki karşılaşma aşık olma evlenme sahnelerine bayılıyom çook tatlılar tam hayalimdeki gibi :( Hayatta hep aşık olduğum adamla evlenmek istemişimdir. Evlilik zaten mantık dışı bişe olduğu için mantık evliliğini hep mantıksız bulurum. Para, kariyer, toplum baskısı için bi insanla bi ömür aynı evi paylaşmak ı ııhh olmaz aşk lazım aşk.. Çıkarsız, beklentisiz sadce pıtpıt kalp çarpıntısı olmalı..
Epeydir yalnız kovboy olduğumdan habire birileri beğenme tanışma, ark.larım da birileriyle tanıştırma çabasında. Bense inatla herkese bi kulp bulup, utanmadan kusursuz olana bile bk atıyom. İşin yoksa herkese başka bi bahane bul hayır yaratıcılık da biyere kadar..
Geçen gene biri varmış; şöle yakışıklıymış aynı Kıvanç Tatlıtuğ'a benziomuş, böle kariyerliymiş, çok efendiymiş. (Peehh!) Sırf sussunlar diye gittim kalabalık bi ark. ortamı. "Bünyecim nolur yine inada salaklıklar yapma azcık hanım kız numarası yap" diye tembihlenmeme rağmen bütün cıvıklığım iğrençliğim üstümdeydi, nası rahat nası umursamazım çeneme vurdu gece boyu susmadan konuştum şımardım. Enseye şaplak modundayım.. Bi de adam o halime bayılmış mı; ne komik ne tatlı kız istiyom onu demiş mi. A a mal mı ne??..
Yalnız iş dışında sosyal hayatta ve adamların yanında bukdr rahat olan ben bitek eski sevgilinin yanında kal oluyorm, sessiz suskun duruyo-dum... Hangisi iyi acaba? Amaan yeniden aşık olana kadar susmıycam konuşcam ve aşık olmadan da ev-len-miy-cem!! (kimseye bakmadan nası olcaksa) Aşık olamazsam da kız kurusu olarak hayatı kendim için yaşamaya devam etcem; giycem yiycem gezcem tozcam hayat bana güzel ailem güzel dostlar güzel daha ne..

Arkadaş: "Ee Bünye gene ne kusur buldun ki böle saçmaladın? hayırr yani bu çocuğa da bi kusur bulanı Allah taş eder"
Ben : "ya gözleri mavi, saçları sarı, boyu çok uzun beğenmedim işte! ben esmer severim.."
A: "E en azından saçı var bünyecim!!!" (imalı bi laf sokuş)
B : "neee sen kime laf edioon leen dötünü ye sen onun tmm mı?"
A: "yani dötü olsa yiyelim dee...." (yine imalı bi bakış dudak büzüş)
B: "ya üff bi sittirin gidin yaa istemioom işte kimseyi kız kurusu gitcem size ne höff!!"
(itiraf.com: aslında harbi çocuk 10numaraydı ama napim elenktrik almadım istemedim)

Up'da kadın öldükten sonra adam Ellie'nin çocukluğundan kalma "my adventure book'"una bakar.. Çocukluk hayallerini gerçekleştiremedikleri için defterin boş olduğunu sanırken ne görsün kadın birlikte geçirdikeri mutlu hayatın her anının fotoğraflarıyla defteri doldurmuş sonuna da teşekkürü çakmış :))
İşte buuu!! Ben de bgne kdr dolu dolu bi hayat yaşadım. İstediim yeri gezdim gördüm, her tadı tattım her rengi yaşadım.. Bundan sonra beklentilerim büyük diil; öncelikle ivediyetle! iş konusunda kariyerle ilgili uzun zmndır beklediim şu değişimi gerçekleştirmek, sonrasında da yaşlandığımda "My Adventure Book"uma bakarken sevgi dolu yılları benimle paylaşmış olcak kişiyi hayatıma sokmak istiyorum. Ama mantık diil aşk olmalı yumuşacık saçlarını okşıyarak, sırtını kaşıyarak, sarılarak uyumalı.. Ömür boyu herşeye birlikte katlanacağına "cross your heart" yapabilmeli, grape soda clubune üye olunmalı ve birlikte yaşanan güzel eğlenceli yılların sonunda defterin sonuna "Thanks for the adventure with Love Bünye" yazılmalı.. Çok güzel seviyorum ben beeaa.. ayyihh kendimi de seviyorum bu yüzden..

Amaan çk duygusala bağladım yakışi mi bana bu sevenleri sevdiine versinler modu? olmazsa olmaz ((böhüüww)) Ozmn ne diyelim gelsin Mykonos nights Kalimera Santorini Topolii poliii :))

(o Russel denen velete de hastayım; "gooood afternooon my name is Russel..." anlamadıysan up'ı izle neco...)

20 Temmuz 2010 Salı

*survivor














Aha da bu tropik beachten bu ağaçtan ilkel yelkenliyle ıssız bi adaya gittik.. Bakmayın resimde öle ezik kayık gibi durduğuna yelkenleri açınca pek bi efeler gibi oluyo.. tahmini 5m. uzunluğunda daracık bi yelkenli oturcak yer yok 2 kişi yanyana duramıo, bele kdr yukseklikte küvet gibi biyer.. 6 kişi ancak sığıyo, 2yerli zenci abi herbiri bi uca tırmanıp kumanda edio yelkenleri, 1zenci de sürekli içi su aldığı için kovayla içindeki suyu boşaltmakla görevli.. genelde ben de onlarla daracık tahtaların üstünde tepelerde çok eğlendim çook; dalgalara bata çıka 1saatlik yolculukla vardık ıssız adaya. Bildiin survivor! kimse yok kimse yaşamıyo, kumsalda en ufagı elim kadar yüzlerce renkli yengeçler, iguanalar, türlü heyvanatlar, ormanın yeşili, denizin mavisi, kumsalın güzelliği, kumun inceliği anlatılmaz yaşanır.. bu resimleri de bn çektim daha tonlarca müthiş fotolar var ama malum koyamorumm...

ve ps.1 : geçen arkadaşla uyumadan nonstop 8saat sohbet ettik yaptığımız manyaklıklara yarıldık.. gene geçen bi ark dediki "kızım senin hayatını yazsak kitap olur manyaksın" Düşündüm harbi neden burda anılarımı anlatmıyom? bilmem belki sonra..
ve ps.2 : aveanın son reklamında otobüsün önünde üsküdar-ümraniye yazıo, yaşlı adam ümraniye'ye geldik mi die soruo.. amca çook bekler çünkü otobüs bostancı kartal sahil yolunda ilerlioo. böle detay atlanır mı cnmm herkes işini doğru yapsın cık cık...
ve ps.3: L.gagaya onca laf ettim geçen dayanamadım bi t-shirtune dünya para bayıldm gözlüklerinden de ısmarladım.. napim hatun tarz sahibi seviyim tarz sahibi şahsiyetleri..
ve ps.4 : son gunlerde çok sevdiim bi replik " hepimiz semente fox'un cicikleriyle büyümedik mii" :)) büyüdük mü :))

10 Temmuz 2010 Cumartesi

*let's put a smile on that face!!!

Necati bu bloga şekil yaptık yakışıklı oldu da artık video eklenmiyo mu buraya yoksa bende mi bi bedevilik var? Heves ettim; rahmetli Heath Ledger'ın "10 things i hate about you" filminde "cant take my eyes of you" şarkısını söylediği sevimli videosunu koycaktım, saatlerce uğraştım yok olmuyo! Sonra baktım daha önce yüklediğim Bohemian Rhapsody videosuyla, Gogol Bordello Madonna düeti de görünmez olmuşş.. Çok kırıldım ve kızdım!! Sildim!! Öyle sinirlendim ki bıçağı alıp blogger'ın ağzına dayayıp "why so serious? lets put a smile on that face!" cart ağzını yırtasım geldi...
Boykot için herkesi bu videoyu izlemeye davet ediyorum ztn yazının içinde bukadar detay belirtip moron gibi uzun uzun isimleri yazmamın sebebi de buydu, bilmeyenler ipucu babında değerlendirsindi...

i hate the way you talk to me, and the way you cut your hair
i hate the way you drive my car, i hate it when you stare
i hate your big dumb combat boots, and the way you read my mind
i hate you so much it makes me sick, it even makes me rhyme
i hate it, i hate the way you are always right, i hate it when you lie
i hate it when you make me laugh, even worse when you make me cry
i hate it when you are not around, and the fact that you didn't call
and mostly i hate the way i don't hate you
not even close, not even a little bit, not even at all...

i hate you toooo much taaam mıı??? pufffffffffff....

3 Temmuz 2010 Cumartesi

*Damla sakızlı hayallerimize yakamoz vurursa

Şimdi hesapta ben bu yazıda güzel şeylerden bahsetcektim. Bodrum tatilimde nası güzel bronzlaştığımı, ultra herşey dahili bulunca öküz gibi yiyip nası kilo aldığımı, bütün gün havuz başında ooh kafalar güzel dünya güzel biz güzeliz hallerimizi, motorsiklet kiralayıp koyları gezişimizi falan anlatcaktım... Ordan dönünce yeni İngiliz iş arkadaşlarımla Allahın Tanzanyasına gidip gecelerde Africa müziğiyle waka waka dans edip, açlıktan tatilde aldığım kiloları fazlasıyla verdiğimi anlatcaktım...
Ay sonu Mykonos&Santorini için hazırlık yaptığımı heyecanımı paylaşırken hava atcaktım :p
Dün gece Ortaköy'de trafiğinde Ozan Doğulu'nun albümü 130bpm'e sardık Sezen'in şarkısı 10 numara dinleyin dicektim..
Gel gör ki nolduu.. Bi Aşkı Memnu fırtınası kopmuş ben yokken. Epey rötarla finali izledim demincek; ağlaştım, Behlüle uyuz oldum fln bi moralim ağrıdı. Sonra Pucca'nın yazısını okudum. Kız evlencek ne mutlu derken ne göriim Erik efendi bunu bırakıp gitmiş >:( Üstelik olaya gel; ayrılık msjını telefonda atmış ve gitmişş! Eveeet en kıl olduğum, hassas olduğum bi şey tel.de ayrılan erkek cinsi!! Çok da var etrafta.. Allah dil vermiş akıl vermiş di mi? Moralim iyice kaçtı mı.. Çok pis uyuzum buaralar "Behlül Kaçar" modellere. Kaçın ulenn! Tükür evladım babanın yüzünee :p

Vur kadehi ustam bu gecede sarhoşuz, Kalan sağlar bizimdir acıdan mayhoşuz
İki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze, Bundandır böyle dibe vuruşumuz......

15 Haziran 2010 Salı

*bildiğin delirdim

Saatler evvel her zmnki sakin tavrımla blogu açmak için şifreyi girdim ki anaaaam o da ne?? ŞABLON TASARIMCISI YENİ! diyo. Aylardır heveslendiğim, nihayetinde geçenlerde uzun uğraşlar sonucu başarıp oluşturduğum ve sanat harikası sanıp gurur duyduğum aslında ezik ötesi olduğunu bu akşam itibariyle anladığım, "şablon" muhabbetine sevgili blogger son noktayı koymuş. Yeni yeni şablonlar müthiş fon fotoları Allaaam delirdim. Bi onu seçtim bi bunu, ay bu mu olsun yok yok şu olsun... karar veremiyorumm hepsi çok güzel!! Benim gibi kararsız bi insana üstelik de ertesi gün TATİLE gidecekken (buraya dikkatinizi çekerim :) ) BODRUM (!) hazırlıkları yapması gerekirken, böyle bişe yapılır mı kardeşimmm hak mı hukuk mu bu böööwwww.. off kumsalda uzanmış güneşlenip buz gibi kokteylimden yudumlarken aklım sende kalcak sevgili blog...

p.s:Bağdat Cd.de Food&Co açıldı Çilekli Mojitosu süper. Yolunuz düşerse deneyin derim.

5 Haziran 2010 Cumartesi

*şuan bi başlık bulamadım sonra revize ederim

Ne zmndır bloga şekil yapcam diyodum da bi türlü uğraşmıyodum ya; aslında nasıl yapıldığını bilmediğimdendi. Bi blog buldum şablon nası yapılır uzun uzun anlatmış saolsun. Çok zor görünen bu iş gayet kolaymış ciddi ciddi çözdüm; html kodlar modlar.. Sürekli arka plan değişiyom; gitar, garfield, sünger bob, bulutlar, yıldızlar..vs en son kuşlarda karar kıldım.. Aslında istediğim kıvam tam bu değil ama olcak az kaldı:)
Bi de bgn bişeye mutlu oldum. PUCCA vardır-bilmeyene; blogger aleminin kraliçesi namı burayı aştı şimdi kitabı çıktı. Bu işlere sardığımdan beri takip ederim, kendisini keşfettiğim günden beri çılgın, rahat, hayatta bişe takmayan, alay eden çok güçlü biri gibi duruyodu. Bazen eskiden çok çektiğinden bahsetse de gözümde canlanamıyodu. Bgn azmettim taa 2sene evelki yazılarına döndüm Pucca'nın. Ve evt; o da ayrılık acısı çekmiş, mutsuzmuş o da bnm gibi zırlak yazılar yazmış. Ama şimdiii kitabı çıkıyo, sevgilisi Erik var ona tek taşla evlenme teklif etti, hayatı 180 derece değişmiş ve çok mutlu :) Maş.. Ben de mutlu oldum ümitlendim; demek ki neymişş hayatta ümidini hiç kesmicen, heran herşey değişebilir mükemmel olabilir, zırlak yazılar yazdın die kendini hor görüp tiksinme, herşeyden ders al falan filan diye bgnki sosyal mesajımı verdikten sora, "i got a feeling that this night gonna be a good night" diyip hala güneşin doğuşuna az da olsa zmn varken uykucuma gidiyorum.. iyi geceler...

4 Haziran 2010 Cuma

*play doh sen aşkı çiçek böcek mi sandın?

Slm Necati artık farkındaysan coolum o hevesli hallerim kalmadı arada bi uğrayıp nbr moruk diye yanaktan makas alıp yazıyorum. Şimdi de bizim kızlar sarmış blog işine.. Kızlar dedim de geçen toplaştık gene, ulen insan yüzyıllardır arkadaş olup da her seferinde bu kdr çok konuşcak gülcek şeyi nerden bulur. Hayır, bi de eskilerden konuşup eğleniyoruz ve nedense o hikayeleri ilk defa duyuyoruz. İyi de yıllardır ztn hep kıç kıçayken nası bukdr bilmediğimiz hikaye olabiliyo? pes. Ama öz hakiki seviyoz biz birbirimizi uyy canlarım:))
he neden mi play doh? bugünlerde oyun hamuruna sardım. Minik figürler yapıp eğleniyom. Millet çiçek böcek yapar, ben nerde abuk şey var onu yapıyom. Ben de böle şeker kız candy bloguna çeviriyim mi seni Necati? Bıcır bıcır şeyler yapıyım fotolarını koyup "işteee bunları da böyle yapıyoruz sevgili arkadaşlaaarr" diye TRT1 edalı bi program yapıp karizmanı dağıtıyım mı he? yapim mi öle bi pıştlık :)
Trt1 demişken Manga 2. oldu ya Eurovision'da tebrik ederim! Beğendim şarkıyı zaten bu çocuklar biliyo işi, bgnlerde avaz avaz dinliyom arabada. Ömrünün 3te 2si yolda geçen bi şahıs olarak taze şarkılarım var yine drive mod için. Misal Tarkan'ın yeni şarkısını beğendim. Nedense bi hüzünleniyom o şarkıda. Sözler mi koyuyo müzik mi yoksa 2si birden mi?? "Sen hiç böyle sevdin mi böyle oldun mu?... Ben hiç hak etmedim ki böyle unutuluşu... Sen artık benden sonra sevemezsin yanmışsın!!" Nahh yalannn öyle de bir severler ki... Dur yazının başlığına bundan da bi enstantane ekliyim..
Bi de dün gece çarşambaydı ya nolduu bil bakalım? Tabi ki Circus tabi ki Hakan :) Mojo'daydık ark.larla gene çok eğlendim. Repertuarını ezbere bilmeme ramen her seferinde dağıtıyom.. Şöle bi parmak hesabı yaptım da 10 senedir bifiil hayranım ve takipteyim bu adamı.. Ve son 2 senedir benzetiom ya onu baska bi adama.. Hakan hayır bu ihanet diil sana! Sakın alınma! Senin yerin apayrı.. Onlar ancak beni dağıtır, sen terapinle toparlarsın....

P.S 1 : bi fikrim geldi: otobanda sol şerit için sertifika gelsin, herkesin soldan gitme izni olmasın kamyon gibi.. büyük sınavlarla belirlensin buralarda sürebilcekler.. misal yaşı ilerlemiş olanlar, hızlı gidemeyenler, arabası takoza dönmüşler, bayanların %98 i... vs. yasaklansın.
P.S 2 : şu küçük magnumları ve nutellayı keşfeden yüce insanları öpmek istiyorum..

25 Nisan 2010 Pazar

*siyahi Superman olmak lazım bazen


NY sokaklarında rastladığım bu amcadaki tuhaflığı çözmem zor olmadı.. Ebat olarak alışılagelmişten epey farklıydı ama ne demişler "önemli olan boyut değil işlevdir".. Evet dostlar doğru anladınız;amcamın üniformadaki Superman amblemi "S" olması gerekenden küçüktü! Amaa kınamadım, hor görmedim; onu insanlığa yaptığı iyiliklerle değerlendirmek lazım :)
P.S.: be mübarek utanmasa paçadan çıkarcak takım taklavatı töbeee...
he bi de P.S.2: çok tembelim hala yeni şablon bulma işine girmedim pfff:(

21 Nisan 2010 Çarşamba

*aşkı cezbeder kekik kokusu

Bgn serbest kürsü modunda bi laf atıp kaçasım var blog...
1. Gap'i şiddetle kınıyorum o ne güzel bebiş kıyafetleri öle! olan var olmayan var ayıp çok ayıp!
2.Bayandan satılık tertemiz sadece sınav zmnı kapağı açılmış yüksek lisans kitaplarım var!
3.Büyük yaz tatilim yaklaşıooo temmuz sonunda yolculuk Santorini , Mykonos adalarına.. öncesinde ufak kaçışlar ayyy sabırsızlanıyom :))
4. Akşama rakı roka balık keyfi var, ısınmak için şuan dinleğim şarkı "kimseye etmem şikayet" sardır başa sardır yaldır yaldır.. 3ayrı kişiden dinledim Nev'de karar kıldım. Buarada Nev'in yeni albümü çıkıcak " Bir Nev'i Alaturka". Herşeye rağmen sabırsızıkla bekliyorum, vefalıyımdır da..
5. Ve sosyal içerikli bir mesaj veriyorum topluma; bolbol kitap okuyun! Bazen bulunduğum o(!) ortamda tek okuyan benmişim gibi geliyo :(
Kalın salıcakla...

20 Nisan 2010 Salı

*kimlik bunalımı

Şuan çok pis bi kimlik bunalımındayım. Ama öyle bildiğiniz gibi diil; kimlik açıklanmalı mı gizli mi kalmalı şeklinde.. Aklımda güzel fikirler var şöle bi blog veya site yapsam; bi dünya haritası olsa üstünde Bünye'nin gezdiği ülkeler işaretli, tık biyeri seçiyosunuz çlingg bünyenin ordaki fotoları, gezi yorumları çıkıyo ekranda. Güzel güzel bıdık bıdık yazmış anılarını, bilgi veriyo fln.. çok mu klasik? Hayır kardeşim dünyayı gezdik ama kimliği gizliyelim diye bi bkum resim koyamıyoz bişe anlatamıyoz. Bi de gören sanır mübarek sanki Adriana Lima bu nasıl bi megalomanlıktır bütün fotolarda kendini çektirmiş.. Gözlere siyah bant mı çeksem naapsam...

Dün de bi film izliyodum Küba'da çekilmiş. Küba'yı özledimmm :( Sokaklarındaki 'Buena Vista Social Club' salsa melodiler, mojito (kesinlikle Mine daha güzel yapıo ama)... cnm çekti..
Bi de California'yı özledim :( Hele San Francisco burnumda tütiiyii. puffff :((
Biri Amerika biri Küba, nası bi tezattır bu allaamm.. Evt evt ben her anlamda bi kimlik bunalımı yaşıyorum sanırım :p

neyse kendime geliyim; ne demiş şair "geceyi salla hadi müziği kısma hadi İstabul daha erken".....

6 Nisan 2010 Salı

*börkk

öff aşık olunca iğrenç bunalım bi tip oluyorum daha doğrusu ayrılıp aşk acısı çekerken. Bloga şöyle bi baktım daa; bu ne iğrenç bi resmiyet, ne iğrenç bi duygusallık, cümleler yazılar hep arabesk şarkı modunda bu ne bohem :p... anası kötü yola düşmüş düşük kaşlı zırlak küçük emrahcıklar ağlaşarak dolanıyo bloğumun ortalıklarında.. ıyggkkk içim kıyıldı resmen.. "terkedildim fek'at unutamadım ama durun yeni bi hayata adım atıyorum lala laaaa az sonraa.." börkkk bu ne beaa!! kime ne kızım? milletin derdi yok senin başarısız aşk hayatını takip etcekti arkası yarın modunda.. Off sevince ne aptal hatalar yapıyorum böle ne gereği varmış hatırladıkça mal mısın kızımm ya.. . Atiye ne der: Aldatan aldanırmış değer mi?.. İnsan hata yaparmış sevince..Üzeni yolla, salla ardına bakma asla, yolla aldatan aldansın sallaaa.. obaa..

Şuan kendimden tisskindimm.. Zaten blogun tipi de kayık! bunalım seviyem oynadıkça daha da iğrenç bi şablon koyuyorum gittikçe batıyo sayfam, cafer ve bezi nerde? O havalı şablonları nerden buluyolar öle renkli janjanlı bloglar nası yapıyolar? tez elden araştırıla ve buluna!! bu klasik şablonlarla zaten yerde sürünen karizma daha fazla çiğnenmiyee!! höyttt kendine gel toparlan!! dağılın siz de emrahcıklar kovaltmayın ananızıı ztn o.. olmuş diolar (kihkihh)
Ama önce uyku biraz uykuuu bütün isteğim buydu... belki geceleri oturup gündüzleri mala bağladığım için böle kaymıştır huyum. Derhal uyumalıyım, sonrası ya kısmettt...

1 Nisan 2010 Perşembe

*like a mummy

Uzun zaman olmuş görüşmeyeli Mayk.. Bu sırada neler mi oldu? Vazgeçtim! Eveeet doğru duydun vazgeçtim! Sıkıysa vazgeçme:) Sıkıldım da zaten; salaklığı, aptal aşıklığı abarmanın manası yok di mi? He bi de geleceğimle ilgili güzel planlar yaptım. Starta bastığım an başlıycak plan işlemeye. Tüm taşlar yerinde hazır bekliyo ama ben henüz o hızlı başlangıca akabinde de yeni bi serüvene hazır değilim.. Taş(!)lar çok sabırsız bekliyemiyolar.. Gizemli oldu farkındayım da, ben bi ilk dominoya vurıyım şıkır şıkır devam etsin herbişeyi anlatcam söz.. Gizem güzeldir dostum..
Buarada ayağım alçıda mumya gibiyim, 10 gündür 1,65 yatıyorum evde daha da epey yatcam. Aslında sevdim ben bu işi ne rahatmış ohhh yan gel yat osman; iş yok güç yok telaş yok hayat varmışşş bee.. Karar verdim büyüyünce ev hanımı olcam! Çoluk çocuk, ev işi, yemek, alışveriş, kadın programları......

20 Şubat 2010 Cumartesi

*büyüyorum

Küba'da ruhumu yıkayıp döndüm vatana müthiş anılarla. Sadece dönmekle kalmadım, döner dönmez şubatın 18inde 2010dan borcumu aldım, yükledim omuzlarıma 1 yıl daha.. Törenlerle kutluyoruz büyümemi... Geçiyo yıllar büyüyo bünye ve hala içten içe seviyo çocuk inadıyla!! onca yaşanana rağmen inatçı keçi vazgeçmiyo mu çoktaaan vazgeçilse de??... (zalak bünye!)

4 Şubat 2010 Perşembe

*bu hafta da çocuk ruhum

*Bedava davetiyemle "İst. fashion days"e gittim. Bakim tasarımcılar benim kadar başarılı mı diye. O ne beea? Sokakta asla göremiyeceğiniz 2eli 2ayağı olanların giyemiyeceği uçuk kaçık star wars kıyafetler, makyajlar,saçlar. Geleceğin kadınıymış güya pehhh valla gelecekte erkek olasım geldi. Modanıza tükiriyim ugg'ly zihniyet..

*Ortaköy'e gittim, ordan Bebek'e. Oldum olası köprünün altından geçerken dilek tutmak gibi bi saykoluğum vardır. Tam köprüye gelirken seramoniye hazırlanıyodum ki arkadaşın çenesi düşmesin mi? "Sus sussss! ayyy gördün mü kaçtı güzelim köprü!" "Nee?" Fırçayı kaydım tabi! "Dön çabuk geri!" Gönlüm olsun die o mesafede 4tur attı. Kesin benle bidaha görüşmeme kararı almıştır da, mekanların bodyguardları da mal mal bakıyodu.
Peki sonuç? yaklaştım. 1gün sonra karşılaştım şaşırdım mala bağladım. Az geçtik galiba:p
Soğuktan mı kıştan mı bomboştu şehr-i İstanbul. İstanbul seni yalnız kaldığında çok seviyorum biliyon mu. (1 hafta evel Rumeli kavağına gittim sonuç; sükut-u hayal)

*Taksim'de Küba vizesi aldığım binada filmlerde görüp bayıldığım, Beyoğlunda apartmanlarda kalırız malırız die binmeye tırsıp hep merdivenden çıktığım eski asansörlerden vardı; hani böyle süslü kafesli olur merdivenler etrafında dolanır. Dedim Fear factor! korkunu yen! Bi aşağı bi yukarı 7yaşıma dönmüşken bi apartman sakinine yakalandım 28 yaşında cık cık cık bakışlarına maruz kalıp eğdim başımı önüme indim oyuncağımdan aşağıya...

*Taksim'den Galata'ya yürüdük deli bir yağmurda. Köşe başlarında şemsiyeciler türemişti. Şeffaf ama renkli bıcırbıcır naylon şemsiyeler var ya hani İstiklal'i rengarenk bonbon şekeri gibi kaplamıştı. Almamız lazımdı ıslanıyoduk ama hangi renk alacağıma karar veremiyodum bi türlü. mor? pembe? mavi? o mu güzel bu mu? off karar veremedim epey bi ıslandıktan sora 2tane aldım =)) Yürürken yol üstünde ne bulduysam aldım pis boğazıma. Kestane, mısır, Beyoğlu çikolatası, elimde kahvem nam nam çöplük gibi midemle çocuklar gibi şendim... Finalde sonunda Galata Kulesi'ne çıktım heyecanla ve freedooomm :) Zafer yorgunluğuyla arabaya dönerken tramvaya bindim güya ıslanmıyım die, sarkınca tramvaydan ıslandım haliyle...

*Vakti zamanında züğürt öğrenciyken Galata'da teraslı, kocaman manzaralı çatı katı evlerden tutmak hayalimdi. Artık banka cüzdanı olan, ev alabilme potansiyeli olan bi bünye olarak yan göz kesiyodum ki o evleri arkadaşım "ayy çok banal bütün tv dizilerinde bu evlerde oturuyolar artık" demez mi.. (Neyiiihhh sensin o banaaal densiz! ben taa nezmn düşünmüştüm bu fikri biliyon mu sen!) uyuz oldum! benim fikrimdi o! yani almamamın okadar pahalı olmasıyla ilgisi yok, moda olanı sevmiyom ben ondan hıh! (nihiihi param olsun alcem seni hulen ;))

*ve keşke çocuk kalsaydım da bu sergiyi anlamsız bulsaydım dediğim bi sergi gelmiş mübarek sevgililer günü haftasında. "14şubat" sevgilimin olup olmamasıyla alakasız olarak, oldum olası direk kıl olduğum bi kavram olmasına rağmen bu sergi ilginç geldi. İstinye Park'ta adı "Aşktan Geriye Kalanlar" (Museum of broken relationsships) 2eski Hırvat sevgili kurmuş. 15 şehirden sora ist'dalar. Ayrılan sevgililer sevgilisinden geriye kalan eşyaları bağışlıyo sergiye. Neler mi var? gelinlik, şampuan, kelepçe:) Peki Türkiye'den neler verilmiş? kırık kapı camı, maç bileti, burun spreyi, cep telefonu.. Ben olsam ne verirdim die düşündüm bian; ayrıldığım sevgililerimin bana verdiği herşeyi iade etmeyi mübah saydığım için (onları acıttığımı mı sanıyom,yoksa beni acıtmasın die mi veriyom bilemedim) elle tutulur bişe kalmadı ki bende kalp kırıklıklarından başka hüngürt :p Bi tek sonuncunun (duyan da 30tane sanır) verdiği araba ruhsatı kılıfı kalmış bende.. Yanlış anlaşılmasın sadece "ruhsatın kılıfı" onu da sigorta şirketi eşantiyon vermiş. Araba ve ruhsatı bizzat bana aittir :))

3 Şubat 2010 Çarşamba

*siyahla beyazın eylem kardeşliği

"Gençlik ve serdeki hafif anarşistlik... 1968 olimpiyatlarında 200 m.de altın ve bronz madalya kazanan Amerikalı 2 siyah atlet, Tommie Smith ve John Carlos'un siyah deri eldivenli yumrukları havada, başları önde posteri yıllarca hayal dünyamızı süslemişti.
Aynur Çağlı'nın o muhteşem haberini okuyana kadar o karede önde duran, gümüş madalyalı Avustralyalı beyaz atlete hiç dikkat etmemişim. Adı Peter Normanmış. Peter mart ayında öldü. Haberin tekrar gündeme gelmesinin sebebi bu. Gelelim hikayeye... Mexico City'de 200m. finali koşulmuş, Amerikalı siyahi atletler Tommie Smith ve John Carlos 1. ve 3. gelirken, 2.liği Avustralyalı beyaz Peter Norman kazanmış. Madalya töreni için beklerken, Carlos, Peter Norman'a sormuş:
- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı'ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine,2 siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış: - Eyleminizi destekleyeceğim, ne yapmam gerektiğini söyleyin!
İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyorlar: Amerika'daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği, ikinci sınıf vatandaşlığı protesto edecekler. Ama nasıl? Fikir Norman'dan gelir 1çift siyah deri eldiven bulurlar, sağ teki Tommie, sol teki John eline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıp, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar. Önlerinde duran Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne 'İnsan Hakları için Olimpiyat Projesi Hareketi'nin kokartını iğneliyor. Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor.
Ve tabi dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını ilk sayfadan veriyor. Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyah atletin spor kariyerini o saniye bitirir. Eylem amacına ulaşmış, Amerika'daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir. Smith ve Carlos spor hayatlarını (ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmiş ama dünya tarihine geçmişlerdir. Dünyadaki yüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir.
Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman? Anlatılanlara göre Norman'ın da hayatı kararmış. Tommie Smith demiş ki: "Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu ve belkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya'ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı.Tehditler, işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi."
Avustralya Devleti Norman'ı ölene kadar affetmemiş ama Norman intikamını mezara götürmüş: 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 mt. Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.Ölene kadar süren 'eylem kardeşliği'.. 2 Amerikalı ve bir Avustralyalı 'lanetli' atletin o gün başlayan 'eylem kardeşliği' ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler. Ta ki geçen mart ayında, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip ölene kadar. Melbourne'de yapılan cenaze töreninde 'Onurlu beyaz atlet' Peter Norman'ın tabutu, Tommie Smith ve John Carlos'un omuzlarında! Üç 'eylem kardeşi' son kez omuz omuza... "


1 Şubat 2010 Pazartesi

*Kurt Cobain'in son mektubu

Uzun zaman önce yazılmış bu mektubu okuduğumda anlamsız bi kaçış mı, onurlu bir seçim mi karar veremedim. Emin olduğum tek şey karamsar,genç, sabırsız bir ruhun erken vazgeçişi ani vedasıymış. Halbuki hiçbir vazgeçiş; küçücük bi yavruyu, aşık bir eşi ve milyonlarca seveni bu veda kadar üzemezdi.. Mektubunda bikaç cümle aldı beni: "..hala herkes için beslediğim asabiyet, suçluluk ve anlayışı aşamadım.... Üzgün, küçük, hassas, değer vermeyen Balık burcu..." Öyle veya böyle kendinden vazgeçen hassas bir ruh hoş melodileri ardında bırakıp geçti bu dünyadan. Farklılığın, bıraktıkların için sağol RIP... işte o mektup:
"Boodah'a ,
Daha çocukça şikayetleri olan. Tükenmiş, deneyimli bir ahmağın ağzından konuşuyor olmak. Bu bayağı kolay anlaşılabilir bir not olmalı. Yıllar boyunca, cemiyetimizin serbestliği ve benimsemesi ile ilgili ahlak punk rock 101 derslerinden alınan öğütlerin ne kadar doğru olduğunu kanıtlamıştır. Çok uzun yıllardır okuyup yazmakla birlikte dinlemekten, yaratmaktan da heyecan almadım.
Bunlar için kelimelerle anlatılamayacak bir suçluluk duyuyorum. Mesela sahne arkasındayken ışıklar sönünce kalabalığın çılgın tezahüratı, beni hayran olduğum ve kıskandığım Freddy Mercury'e olduğu gibi etkilemedi. Gerçek şu ki sizi aptal yerine koyamam... Bu ne sizin ne de benim için adil değil. Aklıma gelen en kötü suç, insanlara sahtekarlık yapıp eğleniyormuş gibi görünüp dolap çevirmek. Bazen sahneye çıkmadan önce saati yumruklamak, zamanı durdurmak geçiyor içimden. Kulisteyken, ışıklar söndüğünde duyduğum çığlıklar da etkilemiyor beni.
Gücüm yettiğince değer vermek için herşeyi denedim. Tanrım, inan bana deniyorum, ama yeterli olmuyor. Bizim birçok insanı etkilediğimiz ve eğlendirdiğimiz gerçeğine saygı duyuyorum. Elden kaybolduktan sonra kıymet veren biri, o narsistlerden biri olur. Çok hassasım. Çocukken sahip olduğum hevesi yeniden kazanmak için biraz uyuşmaya ihtiyacım var.
Son 3turumuzda şahsen tanıdıklarıma ve müziğimizin hayranı olan insanlara daha çok değer verdim, ama hala herkes için beslediğim asabiyet, suçluluk ve anlayışı aşamadım. Hepinizin içinde iyilik var ve sanırım insanları çok fazla seviyorum. Öyle çokki beni mutsuz hissettiriyor. Üzgün, küçük, hassas, değer vermeyen balık burcu. İhtiras ve anlayış yemini eden cazibeli bir karım var ve bana eski halimi hatırlatan bir kızım. Sevgi ve neşe dolu, her gördüğü insanı öpüyor çünkü herkes çok iyidir ve ona kimse zarar vermez! Frances' in üzgün, kendine zarar veren, ölü bir rock'çı olduğumu düşünecek olmasına dayanamıyorum. Minnettarım, ama 7yaşından beri insanlara karşı genel bir nefret duydum. Sırf insanlara iyi geçinmek ve anlayış sahibi olmak çok kolay görünüyor diye. Anlayış! sanırım sadece insanları çok sevdiğim ve onlara üzüldüğüm için.
Geçen yıllar boyunca mektuplarınız ve ilginiz için alevler içindeki mide ağrısı cehenneminden hepinize teşekkür ediyorum. Çok kararsız, ümitsizim! Artık eski tutkum yok ve: Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir! Barış, sevgi ve hoşgörü dileğiyle…
Francis ve Courtney sizin yanınızda olacağım.. Lütfen Courtney devam et.. Francis için, onun hayatı içinki ben olmadan daha mutlu olacak... Sizi seviyorum, sizi seviyorum… "

17 Ocak 2010 Pazar

*etna olmuş yüreğim

uzun zmndır yazı yazamıyorum tıkanmışım, içimde lavlar kaynıyo ama yüzeye çıkamıyo belki daha doluyum belki daha coşkuluyum ama yüzümde soğuk bir maske dümdüz beton gibi duygusuz muyum? hayıvv... daha çok dinliyorum okuyorum izliyorum ama ya-za-mı-yo-rum... elbet bi patlama anı olcak rölantide bekleyen bu hayin suskunluğumun yoksa yoksa yazamıycam mi bidaha :( şimdi sanki yazdıkların atla deve mi derler? ne derlerse desinler hayatım roman benim yaşarken yazmaya gücüm kalmaz ki bilmezler...

unuttum mu? taşlaştım mı? pes mi ettim? aslaaa!!!

10 Ocak 2010 Pazar

*terketmedi sevdan

Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım,susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece, Can garip,can suskun,can paramparça..
Ve ellerim kelepçede, Tütünsüz uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni..
(Ahmed Arif )

ama:
"Eğer, Allah gözlerimizi daima maziye çevirmek isteseydi, Onları alnımızda değil, ensemizde yaratırdı..."

* for whom the bells tolls

Eteklerim zil çalıyo bugünler...
6 şubattaki kocaman iznim için bin atlı akınlardaki çocuklar gibi şenim, çünkü yolculuk Kübaya :) Öncesinde kısa bi Espana Madrid Barcelona, sonrasında ver elini Havanaaa.. Çok helecanlıyım Neco! Hazırlıklar tam gaz sürüyo araştırdıkça coşuyorum, dünya dolaşmış bu bünye ilk kez şehir dışına çıkıyo gibi şaşkın.. Öyle güzel bi yer ki koca 15 gün yetmiycek diye telaşlıyım... Bak şiir bile yazdım :p


Görülmeli Che'nin evi ve treni
Ardından Devrim meydanındaki müzesi,
Eski Havana evleri ve renkli Küba geceleri
Sonra istikamet doğru Vinales vadisi....

Plaja git muhakkak @ Varedero,
Sonra sar bacağında bir puro,
İç bolbol orjinal mojito,
Ne güzeldir Pinar del Rio, Cueva del Indio....

Karayiplere gidilip de izlenmez mi
Parisien ve Tropicana cabareti?
Heminghway'in meşhur barları ve evi,
Ordadır ünlü romanını yazdığı "Ambos Mumbos Oteli"....

İşte böyle bir renk cümbüşüdür Küba
Daha gitmeden hayran kaldım fotoğraflarına
Allahım bi şanssızlık olup da sakın planlarımı batırma
Anasını babasını da götürücek hayırlı bi evlat olduumu unutma....
Bekle beni Havana, Santa Clara, Che Guevara :))))
:p